KESK, BİRLEŞİK KAMU İŞ ve TÜRK KAMU SEN ÜYESİ ALANLARA İNDİMEMURLAR MİTİNG GİBİ TOPLU BASIN AÇIKLAMASI YAPTI KESK, BİRLEŞİK KAMU İŞ ve TÜRK KAMU SEN ÜYESİ ALANLARA İNDİ Haber: Hamdi Akgül KESK, Birleşik Kamu İş ve Türk Kamu Sen'in ortak kararla aldıkları iş bırakma eylemi gerçekleşti. Saat 12.30 da Eğitim Sen Başkanı Ersin Altunyay, Eğitim İş Başkanı Yavuz Uludağ ve Türk Eğitim Sen Başkanı Reşat Avcı'nın ortak imzasıyla hazırlanan toplu basın açıklaması okunarak, halaylar çekildi. Söke'de son yıllarda yapılan en kalabalık basın açıklamasını okuyan Eğitim İş Söke Temsilcisi Yavuz Uludağ, "Bugün Türkiye'nin dört bir yanında kamu emekçileri olarak, sadece kendisi için değil, insanca bir yaşamı hak eden herkes için grevdeyiz. Yine alanlarda omuz omuzayız. Buradan Türkiye'nin her yerinde yüreği aydınlık bir gelecek için çarpan herkese selam gönderiyoruz. Bugün burada yalnız değiliz. İşçiler, sağlık çalışanları, mimar ve mühendisler, öğrenciler, veliler, kadınlar olarak bir aradayız. Omuz omuzayız. "Bu sömürü düzenine itirazımız var" diyen, kamu emekçilerinin haklı taleplerini sahiplenen herkesi, KESK, TÜRK KAMU SEN ve BİRLEŞİK KAMU İŞ adına saygı ve sevgi ile selamlıyorum, hoş geldiniz" dedi. Toplu basın açıklaması şöyle devam etti: "Bugün kamu emekçileri olarak bizimle dalga geçenlere, 2012'nin Türkiye'sinde bizi hala kapı kulu olarak görenlere en iyi cevabı vermek için grev hakkımızı kullanıyoruz. "Grev hakkınız yok!" tehditlerini boşa çıkaran yüzbinlerce kamu emekçisi bugün tüm Türkiye'de hayatı durdurmuş durumda. Dağın fare doğurmasını bekleyenler dışında herkesin, kamu emekçilerinin, işçilerin, emeklilerin yürekleri bugün bizimle çarpıyor.12 Eylül referandumu öncesinde kamu emekçilerine "Artık sizler de toplu sözleşme yapacaksınız, haklarınıza kavuşacaksınız" diyenler her zaman olduğu gibi sözlerinde durmamıştır. Referandum sürecinde "nikah masasında bile böylesine iştahla "EVET demedik" diyenlerin kamu emekçilerinin karşısına çıkıp özür dilemesi gerekmektedir." Basın açılmasında, "İşverenin, çalışanına hangi konularda talepte bulunabileceğini belirlediği, son kararı kendisinin verdiği bir toplu pazarlık sistemi dünyanın neresinde var*" diye sorularak, "İşveren sadece sizi dinleyecek, hatta dinliyor gibi gözükecek, Sonra da, "sana verdiğimle yetin daha fazlasını istemeye hakkın yok. Grev yapmaya da hakkın yok" diyecek uluslararası hukuktan doğan anayasal hakkımız, grev hakkımız yasal güvence altına alınmayacak, son söz 11 üyesinin 6'sı hükümet tarafından atanan Hakem Kurulu'na verilecek. Buna da Toplu Pazarlık denilecek. Dünyanın neresinde görülmüş böyle pazarlık? Kamu emekçilerini yok sayan bu sistemde başlatılan görüşmelerde hükümet dalga geçercesine 4,5 milyon kamu emekçisine ve emekliye 2012 yılı için önce % 3 + 3, 2013 yılı için % 2 + 3 maaş zammı teklif etmiştir. Üstelik komisyon toplantılarında gündeme getirdiğimiz ekonomik, sosyal özlük ve demokratik sorunlara ilişkin hiçbir öneri sunmamış, sendikaların taleplerini görmezden gelmiştir. Görüşmelerin son gününde sadaka teklifine birkaç kuruş daha ekleyen hükümet 2012 teklifini % 3,5 + 4, 2013 yılı teklifini de % 3 + 3 olarak yenilemiştir. Günde ancak bir simit parasına denk gelen, maaşlarımızda aylık olarak ortalama 45 - 50 TL. artış öngören teklifleriyle kamu emekçilerine, emeklilere verdikleri değeri bir kez daha göstermişlerdir. Milyonlarca insanla dalga geçen teklifini "Bütçe olanakları bu kadar, mali disiplini bozmayız" diyerek savunan hükümetin ileri sürdüğü hiç bir gerekçe gerçeği yansıtmamaktadır. Toplu sözleşme görüşmeleri göstermiştir ki, ortada sadece sınıfsal bir tercih vardır. Hükümet tercihini kamu emekçilerinden, emeklilerden yana değil, bugüne kadar olduğu gibi sermayeden yana kullanmıştır. Son teşvik paketinde patronlara bir seferde 3 milyar TL. teşvik paketi açıklaması bunun ispatıdır. AKP hükümeti her zaman olduğu gibi, patronlara 'bonkör', kamu emekçilerine gelince 'cimri' olmayı sürdürmektedir. Her fırsatta ekonomik büyüme rakamları ile övünenlerin bu büyümeden pay istediğimizde birden küçülmeleri bu yüzdendir. Biz, yıllardır emekçilerin, işçilerin talepleri karşısında 'hepimiz aynı gemideyiz. Sizin taleplerinizi karşılarsak halk mağdur olur, gemi batar' masallarını duymaktan artık bıktık. Evet bazılarının gemicikleri olsa da aynı gemideyiz. Ancak bu gemide birileri özel kamaralarda lüks bir hyat sürerken, emekçilerin kazan dairesine kapatılmasına artık yeter diyoruz. Geminin yol almasını sağlayan, kazan dairesinde can siparane çalışan emekçilerin geminin geminin batmasıyla tehdit edilmesini kabul etmiyoruz" denildi. KRİZLERİ HALK DEĞİL; HALKI SÖMÜRENLER YARATIYOR Basın açıklamasında, taleplerin karşılanması halinde halkın mağdur olacağı söylemlerine karşı, "Halk, bu ülkenin açlık sınırına yakın yoksulluk sınırına uzak bir yaşama mahkum edilen kamu emekçileri, yıllarca emeği sömürüldükten sonra unutulan sefalete itilen emekliler, kar hırsı yüzünden gerekli önlemler alınmadan çalışmaya zorlandığı için binlercesi iş cinayetlerine kurban edilen, kıdem tazminatlarına bile göz konulan emekçiler, açlık sınırının 1050 TL. olduğu koşullarda 751 TL.'lik kölelik ücretinin reva görüldüğü milyonlarca asgari ücretli, yaşam alanları HES'lerle talan edilen, gübre mazot parası bulamadığı için tarım yapamaz hale getirilen köylüler, sırtına binen vergi yüküyle can çekişen küçük esnaf değil midir? Bizce halk toplumun % 99'unu oluşturan kesimdir. Halka yabancı olanlara, halkı tanımayanlara sesleniyoruz. Halk biziz. Halk burada. Bu halk kendisini mağdur edenleri, yok sayanları biliyor. Yunanistan'da, İspanya'da, İtalya'da olduğu gibi dünyanın her yerinde krizi halkların değil, halkları sömürenlerin yarattığını herkes biliyor" denildi. Halaylar çekilip, dayanışma içinde olan kamu emekçilerine muhalefetteki siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri de destek verdiler. |
1056 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |