9 Nisan Pazartesi günü Söke Ziraat Odasında gerçekleştirilen 1.Söke Pamuk Çalıştayı sonuç bildirisi dün yapılan ortak basın açıklaması kamu oyu ile paylaşılırken pamuk üretimin Türk ekonomisi için önemine dikkat çekildi.SÖKE 1.PAMUK ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRİSİ AÇIKLANDI 9 Nisan Pazartesi günü Söke Ziraat Odasında gerçekleştirilen 1.Söke Pamuk Çalıştayı sonuç bildirisi dün yapılan ortak basın açıklaması kamu oyu ile paylaşılırken pamuk üretimin Türk ekonomisi için önemine dikkat çekildi. Son yıllarda üretimde yaşanılan sıkıntılar nedeniyle ekim alanlarının daraldığı pamuk üretiminin sorunları 1.Söke Çalıştayında masaya yatırılmış,konuşmacı olarak çalıştayda yer alan Tariş Pamuk Birliği Başkanı M.Beliğ Azbazdara,,Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı Barış Kocagöz,Manisa Ziraat Odası Başkanı ve TZO Genel Başkan Yardımcısı Nuri Sorman, Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Sabri Ünlütürk,pamuğun bu gün durumunu kendi pencerelerinden dile getirmişlerdi. Pamuk Çalıştayı Sonuç Bildiri Ticaret Borsası Başkanı Bertan Balçık,Söke Ziraat Odası Başkanı Kemal Kocabaş,Söke Ovası Sulama Birliği Başkanı Ömer Yıldız,Söke Belediye Başkan Yardımcısı Enver Helvacı tarafından açıklanırken,çalıştay sonuç bildirisinde ; .Pamuk gerek tarım sektöründe,gerekse bir çok sanayi dalında yarattığı istihdam ve katma değer nedeniyle ülkemiz için vazgeçilmeyecek bir üründür. .Türkiye pamuk üretimi,pamuğa dayalı sanayilerimizin küresel rekabet gücünün geliştirilebilmesi ve dış ticaret açığının kapanması için artırılmak zorundadır. .Türkiye pamuk tarımı ve ticareti ile pamuğa dayalı sanayi dallarında küresel rekabet gücünü geliştirerek ülke ekonomisine katkılarını artırabilecek bilgi,deneyim ve alt yapıya sahiptir. .Pamuk üretimimizin artırılması bir yana,mevcut durumunu koruyabilmesi için bile,sezon öncesinde alınması gereken acil tedbirlere ihtiyaç vardır. .Sezon öncesinde alınması gereken bu acil önlemlerin yanı sıra,orta vadede ülkemiz pamuk üretiminin istikrarlı kalkınma sürecine girebilmesi için pamuk stratejik ürün olarak ilan edilmeli. Pamuk gerek tarım sektöründe, gerekse bir çok sanayi dalında yarattığı istihdam ve katma değer nedeniyle ülkemiz için vazgeçilemeyecek bir üründür: Mevcut pamuk üretimimizde her yıl 100 milyon yevmiye’den fazla insan-iş-gücü kullanılmakta; 300 bin daimi, 1 milyon geçici istihdam yaratılmaktadır. Böylece sadece tarım kesiminde 3 milyon kadar insanımız geçimini pamuktan sağlamakta ve ülke ekonomisine yılda 1 milyar doların üzerinde katma değer kazandırılmaktadır. Öte yandan pamuk üretiminde diğer tarım ürünleriyle karşılaştırılamayacak yoğunlukta girdi (tohum, gübre, ilaç, makina, v.b.) kullanılmaktadır. Ayrıca hasat sonrasında pamuk çırçırlanmakta ve çırçırlamadan elde edilen asıl ve yan ürünler tekstil, bitkisel yağ ve yem sanayileri başta olmak üzere, otuza yakın sanayi dalında temel ham madde olarak kullanılmaktadır. Bu nedenlerden ötürü pamuğun ülke ekonominisine katkısı tarımla sınırlı kalmamakta, pamuk girdileri ile çıktılarına ilişkin sanayi ve ticaret alanlarında yaratılan istihdam ve katma değerlerle katlanarak artmaktadır. Türkiye pamuk üretimi, pamuğa dayalı sanayilerimizin dış ticaret açığının kapanması ve küresel rekabet gücünün geliştirilebilmesi için, artırılmak zorundadır: Halihazırdaki pamuk üretimimiz tekstil, bitkisel yağ, hayvan yemi v.d. sanayilerimizin talebini karşılayamamakta, açık ithalatla karşılanmaktadır. Bu durum önemli miktarlarda döviz kaybına neden olmakta, ayrıca ülkemiz ekonomisi için sosyo-ekonomik öneme sahip bu sektörlerdeki “İthalat Bağımlılığı”nı artırmaktadır. 2011 itibariyle ham pamuk ve pamuklu tekstil ürünlerindeki dış ticaret açığımız 2 milyar dolar’ı bulmuştur. Dolaylı etkileri dikkate alındığında, ham pamuk ithalatı nedeniyle uğranılan gelir kaybı 3.4 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır. Ayni yıl itibariyle, İthalat Bağımlılığı Tekstil’de %43, Bitkisel Yağ’da %33, Hayvan Yemi’nde %31 olmuştur. Türkiye pamuk tarımı ve ticareti ile pamuğa dayalı sanayi dallarında küresel rekabet gücünü geliştirerek ülke ekonomisine katkılarını katlanarak artırabilecek bilgi, deneyim ve alt yapıya sahip bir ülkedir: Sahip olduğumuz tarımsal potansiyel, pamuk üretimini yurt içi talebin tamamını karşılayacak düzeye çıkarmaya elvermektedir. Çiftçilerimiz, kendilerinden çok daha uygun üretim koşullarına ve çok daha fazla teknolojik imkanlara sahip, dünya birincisi Avustralya çiftçilerinden sadece %7 kadar daha düşük bir verimle pamuk üretebilmektedir. Pamuk verimimiz Çin’den 1.5 kat, ABD ve Pakistan’dan 2 kat, Hindistan’dan ise 5 kat daha fazladır. Türkiye pamuk üretiminin geliştirilmesi için, çiftçilerimiz rakip ülke çiftçileriyle eşit rekabet koşullarına kavuşturulmalıdır: 1980’li yıllarda verimde dünya 5ncisi olan, ancak dünyanın en ucuz pamuğunu üreten Türkiye, 2005 itibariyle en büyük 12 pamuk üreticisi ülke içinde verimde Avustralya ile birlikte birinci olurken, ne yazıktır ki, dünyanın en pahalı pamuğunu üretir duruma gelmiştir. Ayni yıl itibariyle, 1 kg kütlü pamuk üretmenin maliyeti Türkiye’de 57 sent iken, Suriye’de 53 sent ve asıl rakipler olan Çin, Pakistan ve Hindistan’da ise sırasıyla 36, 29 ve 25 sent olmuş; kg lif pamuk maliyetimiz de yine, birim alandan çok daha yüksek verim almamıza rağmen, Çin’in 11 sent, ABD’nin 21 sent üstünde, 1.63 Dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Bunun yegane nedeni ülkemizdeki girdi fiyatlarının (tohum, gübre, ilaç ve mazot) rakip ülkelere oranla kat ve kat daha yüksek olmasıdır. Uzun yıllar önce dünya’nın en ucuz pamuğunu üretmiş olan ve halen dünya’nın en gelişmişi sayılan çiftçilerin hemen hepsinden fazla verim alabilen çiftçilerilerimizin bu konuda herhangi bir kusuru olmasa gerektir. Üretim maliyetlerindeki bu olumsuzluğun yanı sıra, ABD başta olmak üzere rakip ülkelerin (Çin, Hindistan, Brezilya v.d.) hemen hepsi pamuk üretimlerini, Türkiye ile karşılaştırılmayacak büyüklükteki fonlarla desteklemekte ve bunun sonucunda dünya pamuk fiyatları olması gereken seviyenin altında seyretmektedir. ABD’nin otuz bin kadar pamuk çiftçisine her yıl 2 milyar dolar destek verdiği, Çin’inde yine pamuk üretimine yılda 2 milyar doların üzerinde kaynak aktardığı bilinmekte ve sadece bu iki ülke desteğinin dünya pamuk fiyatları üzerinde kg lif başına 40 sent dolayında bir düşüşe yol açtığı hesaplanmaktadır. Bu nedenlerden ötürü, ülkemiz pamuk üretiminde kar majları tamamen sıfırlanmış ve üretim kararı doğrudan sağlanacak destek miktarına bağımlı hale gelmiştir. Pamuk üretimimizin artırılması bir yana, mevcut durumunu koruyabilmesi için bile, sezon öncesinde alınması gereken acil tedbirlere ihtiyaç vardır: • 46 kuruş olarak açıklanan 2012 sezonu pamuk primleri 60 kuruş’a çıkarılmalıdır. • 2011 primleri, üreticilerin yeni sezon ekim harcalamalarında kullanabilmeleri için, en geç Mayıs ayı başında ödenmelidir. • Pamuk üretiminde mazot desteği, alan bazında değil üretime endekslenerek ve üretime ait mazot faturaları üzerinden belirlenecek oranlarla verilmelidir. Sezon öncesinde alınması gereken bu acil önlemlerin yanı sıra, orta vadede ülkemiz pamuk üretiminin istikrarlı bir kalkınma sürecine girebilmesi için; • Pamuk “Stratejik Ürün” olarak ilan edilmeli ve bu bağlamda yılda en az 1 milyon ton lif pamuk üretilmesi eşik hedef olarak belirlenmeli ve uygun politikalarla üretimin daima bu eşik değerin üzerinde seyretmesi sağlanmalıdır. • Destekleme primleri en az 5 yıllık dönem için belirlenmeli; dönem başında ilan edilerek dönem boyunca kararlılıkla uygulanmalıdır. • Prim miktarları her yıl üretim maliyetleri ile enflasyon oranında yükseltilerek, destek mekanizmasının işlevi korunmalıdır. • Sadece pamuk’ta değil, desteklenmesine karar verilen bütün ürünlerde (mısır, bugday, v.d.) primler dünya fiyatları ile yurt içi üretim maliyetleri arasındaki farklar esas alınarak, 5488 saylı tarım kanunu hükmü uyarınca “Fark Ödeme Sistemi”ne göre belirlenmelidir. • Kaliteli pamuk üretiminin teşviki, kaliteli pamuğa farklı pazar değeri kazandırarabilmek ve bunu üreticiye yansıtabilmek amacıyla, o Pamuk kalite sınıflandırması ülkemiz koşulları ve sektör ihyiaçları doğrultusunda yenilenmelidir. o Lisanslı depoculuk girişimleri teşvik edilmelidir. • Çiftçilerimizin satın aldıkları başlıca girdiler (mazot, gübre, ilaç, makina, v.d.) için ödedikleri, ancak diğer üreticiler gibi mahsup edemedikleri KDV oranları %1 seviyesine düşürülmeli ve böylece adeletsizlik ortadan kalkması ve haksız yere yükselen maliyetlerin gerçek seviyelerine düşmesi sağlanmalıdır. • Yerli pamuk kullanan sanayicilerimiz desteklenmelidir. • Arazilerin miras yoluyla parçalanması önlenmeli, arazi toplulaştırma çalışmaları hızlandırılmalı ve “Tarımda Kümelenme Modeli” geliştirilmelidir. • Pamuk tohumunda dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla kamu sektörü ve %100 yerli sermayeli özel kuruluşların yerli tohum üretim ve ıslah çalışmaları teşvik edilmeli, ayrıca çeşit çokluğunun yarattığı kalite kayıpları önlenmelidir.HABER:ZEKİ KEMİKLİOĞLU |
750 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |