Bugün 24 Ocak 2012 Uğur MUMCU’nun katledilişinin 19.yılıBugün 24 Ocak 2012 Uğur MUMCU’nun katledilişinin 19.yılı Atatürk devrim ve ilkelerinin, Ulusal Bağımsızlığın, çağdaşlığın, demokrasinin, sosyal adaletin yılmaz savunucusu; araştırmacı gazeteciliğin örnek adı, büyük yurtsever Uğur MUMCU Türkiye’nin başına örülen, örülmek istenen bütün çorapların ipliğini çeken; bu yüzden gözü kapalı bazı çevrelerin tepkilerini alan, doğru bildiği yolda sonuna kadar yürüyen Cumhuriyet Şehidi. Silah kaçakçılığı ve terör konusunda, papa, mafya, ağca üçgeninde, kürt dosyasında, önemli ip uçları veren ve günümüze ışık tutan, Susurluğu öngören, günümüz ülke idari ve adli yapısını da öngören usta yazar Uğur MUMCU. Öldürüleceğini bile bile, Türkiye düşmanı her yapının üzerine giden, korumayı bile kabul etmeyen, sakıncalı piyade Uğur MUMCU. Cumhuriyetin bütün kazanımlarını savunan ve geliştirilmesi için yol gösteren, mücadele eden büyük Cumhuriyetçi Uğur MUMCU. Öldürüldü. Karlı bir havada karlı sokakta. Kırmızı karanfillerle uğurlandı. Her 24 Ocak’ta aynı biçimde anıyoruz. Halkımız onu unutmadı. Unutmayacağız, unutturmayacağız da. Abdi İpekçi cinayetiyle faili meçhullerin üzerine gitmeye başlayan büyük gazetecinin ölümü de bir tür faili meçhul oldu. Tetiği çekenlerin arkasındaki karanlık güçler bir türlü ortaya çıkarılamadı. Onlarca aydının gencin- başta Uğur MUMCU olmak üzere katledilmeleri ile ilgili dosyalar yeniden incelenmeli, üzerinden kaç yıl geçerse geçsin gerçek katiller konusunda kamu oyu aydınlatılmalıdır. Anıların yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor büyük gazeteci , büyük Cumhuriyetçi. Halkın seni unutmadı .On binler bu gün yine sokakta, karlı sokakta, yağmurlu sokakta. Saygılar sana Uğur MUMCU Bu gün aynı zamanda 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır emniyet müdürümüz Ali Gaffar OKKAN’nın kalleşçe kurulan pusu ile katledilişinin 11. Yıldönümü, anısı önünde saygı ile eğiliyor DEMOKRASİ ÇİÇEKLERİ Bir milletin başına gelebilecek en büyük kötülük susmaya mahkum edilmesidir. Biz yıllardır susmaya mahkum edildik. Yaşadıkları sürece zamanlarını, öldürüldüklerinde de hayatlarını bu ülkeye adamış insanlar yetiştirdik. Uğur MUMCU’lar, Bahriye ÜÇOK’lar, Ahmet Taner KIŞLALI’lar. Tek dertleri özgür, bağımsız, şeffaf bir Türkiye idi. Hayatlarını emperyalizm, derin devlet, mafya, din ticareti ve orta doğuda oynanan oyunları gözler önüne sermeye adadılar. Yazdılar, söylediler, tepki gösterdiler. Onlar bu ülkenin gerçek vatandaşları, bu ülkenin kalemden insanlarıydılar. Vuruldular.. Eğer bir gün gençlerimiz, okyanus ötesinden gelen ayrıştırıcı rüzgarlara kapılmayacaksa, eğer bir gün bu ülkenin insanları etnik kimlik oyununa düşmeyecekse, ve bir arpa boyu yol alınacaksa halkların birliği ve kardeşliği adına, bu onların sayesinde olacaktır. Eğer yaşıyor olsalardı yine çok zor şartlar altında vereceklerdi bağımsızlık mücadelelerini. Belki parmaklıklar ardında olacaklardı. Emperyalist oyunlara direneceklerdi. Memleket satılıyor diye feryatlar atacaklardı kulaklarımızı çınlatarak. Yoksulluğun bükemediği bileklerine kelepçeler takılacaktı belki, işkence hücrelerinde sabahlayacaklardı ama susmayacaklardı. Onlar vuruldular Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu. Ve onları öldürenler düzenin kirli çarklarının uşaklığını yapmaya devam ediyorlar. O kirli maşalar özgürlüklerini, namuslarını, onurlarını bir avuç menfaat uğruna satarken, uğur mumcular bir tutam özgürlüğe ömürlerini adadılar. Geride kalanlar için kendi kızları kendi oğulları kadar özgürlük bıraktılar bu memleketin insanlarına. Giresun’daki yoksul köylüler için öldüler, egedeki tütün işçileri, doğudaki topraksız köylüler için. İstanbul’daki, Ankara’daki işçiler için öldüler ve Adana da paramparça elleriyle pamuk toplayanlar için. Demokrasi can çekişirken derin devletin çıkmaz sokaklarında, her köşe başında ölüm pusu kurmuştu, mum ışığında adalet arayan kalem savaşçılarına... Onlar kalemleriyle savaş açtılar dünyaya. Ve bütün dünya korktu onların kalemlerinden damlayan cesaretlerine. Oysa en kolay olanıydı ayırmak, yıkmak, parçalamak ya da hizmet etmek kir ve kan bulaşmış düzenin ellerine. Zor olanı seçtiler. Bir gün mezarlarında çiçekler açsın, halkları onları unutmasın ve sesleri kulaklarında çınlasın diye insanlığın, özgürlüğe adanmış bir top çiçek oldular şimdi. Vuruldular. Yaşasalardı binlerce kez daha vurulacaklardı. Ama asla ölmeyeceklerdi. Hiçbir şey yakmayacaktı canlarını failleri belli olan cinayetlerinin çözümsüzlüğü kadar. HABER:ZEKİ KEMİKLİOĞLU |
780 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |