Atatürk'ün Vefatının 84. Yıl Dönümü Anması
Atatürk'ün vefatının 84. yıl dönümü dolayısıyla Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Söke İşletme Fakültesi Saadet Yamak konferans salonunda Fakülte Dekanı Prof. Dr. Turan Akkoyun tarafından "Atatürk ve Cumhuriyet" başlıklı bir etkinlik düzenlendi.
Etkinliğe Söke İşletme Fakültesi, Söke Meslek Yüksekokulu, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu akademik ve idari personeli, öğrencilerin yanı sıra MHP Söke İlçe Başkanı, Kadın Kolları Başkanı Hilal Ayyıldız Ateş ve yönetimi, Türkiye Afyonkarahisarlılar Platformu Başkanı Mehmet Ali Danışman, Birlik ve Beraberlik Dayanışma Derneği Başkanı, Söke İşletme Fakültesi ADÜ senatosu üyesi Prof. Dr. Muhsin Özdemir, Meslek Yüksekokulu Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Kamil Bircan, Kıryarlar Özel Eğitim Okulu Müdürü Burcu Pakalın, Söke İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu üyeleri katıldı. Konferansta Prof. Dr. Turan Akkoyun tarafından şu hususlara yer verildi.
“En büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti’dir” Hayata gözlerini açtığında 93 Harbinin hem Kafkasya hem de Balkanlarda ortaya çıkardığı kaos sürmekteydi. Üstelik çocukluğu böylesine bir havada Balkanlarda dramatik bir tabloda geçti. Hemen her Türk çocuğunun gönlünde yatan aslan askeri üniformalı bir yaşam hedefinin peşine takılıp Şam, Balkanlar, Kuzey Afrika, Kafkaslar, Filistin havalisinde mücadele etti.
Çanakkale Cephesinde elde ettiği zaferler sadece kendisinin değil Türk milletinin kaderine doğrudan etkiledi. Türk milleti bütün zor zamanlarında olduğu gibi içinden çıkarttığı, yetiştirdiği kendini ispatlayan kendi evlatlarıyla ezelden ebede yürüyüşünü sürdürürken Bandırma Vapuru, Ulusal egemenlik, ulusal bağımsızlık, Sakarya, Kocatepe, Dumlupınar, Adalar Denizine erişim basamaklarıyla yeni notlar düşecekti.
Aynı şekilde Milli Mücadele’nin zaferle neticelenmesi üzerine tesis edilen Halk Fırkasını simgeleyen altı okun bir tanesi Cumhuriyetçiliktir. Bunların ilki de aynı ilkedir. Cumhuriyet ile; - Devlet Rejimi şeklini ortaya konuldu - Demokratik bir yapı tesis edildi - Millî Egemenlik devlet yönetimine yansıdı - Seçme ve seçilme hakkı bütün vatandaşlara verildi - Hükümet ile Millet bütünleşti - Değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin dahi teklif edilemeyeceği anayasal güvence altına alındı Anadolu’ya geçerken “ulusal egemenliğe dayalı yeni bir Türk Devleti” ideali Amasya Genelgesinde “milletin istiklalini, yine milletim azim ve kararı kurtaracaktır”; Erzurum Kongresinde “milli iradeyi hakim kılmak esastır”; Sivas Kongresinde gücünü halktan alan bir otorite ortaya çıktığı gibi o vakte kadar alınan kararlar millileşti Misak-ı Millide de vatanın sınırları netleşmiş oldu. TBMM açılışıyla birlikte “egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir” ilkesi hayata geçirilmiş, 1921 Anayasasında yerini alarak hukuksal ve anayasal bir zemine yerleşmiştir. 26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe’den başlayan 30 Ağustos 1922 tarihinde Dumlupınar Meydan Savaşı’nda perçinlenen 9 Eylül 1922 Adalar Denizine ulaşılmasıyla elde edilen Büyük Taarruz zaferi sonrasında Lozan’da toplanacak barış konferansı öncesinde Saltanat kaldırılmasıyla güçlü bir adım daha atılmıştır. Nihayetinde 29 Ekim 1929 günü Cumhuriyet’in ilanıyla ulusal egemenliğe dayalı yeni Türk Devletinin adı da konulmuştur: Türkiye Cumhuriyeti.
Cumhuriyetin ilanı sonrasında da 3 Mart 1922 tarihinde Halifeliğin kaldırılmasıyla çağdaş, milli, laik ve demokratik çizgi desteklenmiştir. Burada Vatan Kavramı hususuna da işaret etmek gerekirse; Takriben yedi yıldan beri hemen hemen aralıksız süren Türk-İtalyan, Balkan, Birinci Dünya Savaşları sonunda bütün Kuzey Afrika, Ortadoğu, Balkanları kaybederek imzalanan Mondros Ateşkesi yenilginin sonucu olarak kabullenilmişti.
1923 yılında Cumhuriyet Yönetimi anayasaya eklenerek birinci maddesi haline gelmiştir. Geldiğimiz zaman diliminde ikinci maddesinde de Cumhuriyetin nitelikleri sıralanmıştır: İnsan Haklarına Saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine Bağlı, Demokratik, Laik ve Sosyal bir Hukuk Devleti. Atatürk Demokratik bir Cumhuriyeti benimsemiştir. Ona göre; “demokrasinin tam ve en belirgin şekli Cumhuriyet’tir.” Bu cumhuriyeti gençlere emanet etmiştir. Böylelikle sürekli yenileşme ve çağdaşlaşma içerisinde olmasının yolunu açmıştır.
57 yıllık yaşamına; - 11 Savaş - 24 Madalya - 7 Nişan - 13 Kitap - 1 Ülke - Bugün itibariyle 84 Milyon özgür bir millet bırakmıştır.
Atatürk ve Cumhuriyet başlıklı bir değerlendirme şu ifadelerde gerçek anlamını 84 yıldan beridir kamuoyunda karşılığını bulmaktadır: “Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidâr kalacaktır!”
“En büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti’dir” Hayata gözlerini açtığında 93 Harbinin hem Kafkasya hem de Balkanlarda ortaya çıkardığı kaos sürmekteydi. Üstelik çocukluğu böylesine bir havada Balkanlarda dramatik bir tabloda geçti. Hemen her Türk çocuğunun gönlünde yatan aslan askeri üniformalı bir yaşam hedefinin peşine takılıp Şam, Balkanlar, Kuzey Afrika, Kafkaslar, Filistin havalisinde mücadele etti.
Çanakkale Cephesinde elde ettiği zaferler sadece kendisinin değil Türk milletinin kaderine doğrudan etkiledi. Türk milleti bütün zor zamanlarında olduğu gibi içinden çıkarttığı, yetiştirdiği kendini ispatlayan kendi evlatlarıyla ezelden ebede yürüyüşünü sürdürürken Bandırma Vapuru, Ulusal egemenlik, ulusal bağımsızlık, Sakarya, Kocatepe, Dumlupınar, Adalar Denizine erişim basamaklarıyla yeni notlar düşecekti.
Aynı şekilde Milli Mücadele’nin zaferle neticelenmesi üzerine tesis edilen Halk Fırkasını simgeleyen altı okun bir tanesi Cumhuriyetçiliktir. Bunların ilki de aynı ilkedir. Cumhuriyet ile; - Devlet Rejimi şeklini ortaya konuldu - Demokratik bir yapı tesis edildi - Millî Egemenlik devlet yönetimine yansıdı - Seçme ve seçilme hakkı bütün vatandaşlara verildi - Hükümet ile Millet bütünleşti - Değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin dahi teklif edilemeyeceği anayasal güvence altına alındı Anadolu’ya geçerken “ulusal egemenliğe dayalı yeni bir Türk Devleti” ideali Amasya Genelgesinde “milletin istiklalini, yine milletim azim ve kararı kurtaracaktır”; Erzurum Kongresinde “milli iradeyi hakim kılmak esastır”; Sivas Kongresinde gücünü halktan alan bir otorite ortaya çıktığı gibi o vakte kadar alınan kararlar millileşti Misak-ı Millide de vatanın sınırları netleşmiş oldu. TBMM açılışıyla birlikte “egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir” ilkesi hayata geçirilmiş, 1921 Anayasasında yerini alarak hukuksal ve anayasal bir zemine yerleşmiştir. 26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe’den başlayan 30 Ağustos 1922 tarihinde Dumlupınar Meydan Savaşı’nda perçinlenen 9 Eylül 1922 Adalar Denizine ulaşılmasıyla elde edilen Büyük Taarruz zaferi sonrasında Lozan’da toplanacak barış konferansı öncesinde Saltanat kaldırılmasıyla güçlü bir adım daha atılmıştır. Nihayetinde 29 Ekim 1929 günü Cumhuriyet’in ilanıyla ulusal egemenliğe dayalı yeni Türk Devletinin adı da konulmuştur: Türkiye Cumhuriyeti.
Cumhuriyetin ilanı sonrasında da 3 Mart 1922 tarihinde Halifeliğin kaldırılmasıyla çağdaş, milli, laik ve demokratik çizgi desteklenmiştir. Burada Vatan Kavramı hususuna da işaret etmek gerekirse; Takriben yedi yıldan beri hemen hemen aralıksız süren Türk-İtalyan, Balkan, Birinci Dünya Savaşları sonunda bütün Kuzey Afrika, Ortadoğu, Balkanları kaybederek imzalanan Mondros Ateşkesi yenilginin sonucu olarak kabullenilmişti.
1923 yılında Cumhuriyet Yönetimi anayasaya eklenerek birinci maddesi haline gelmiştir. Geldiğimiz zaman diliminde ikinci maddesinde de Cumhuriyetin nitelikleri sıralanmıştır: İnsan Haklarına Saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine Bağlı, Demokratik, Laik ve Sosyal bir Hukuk Devleti. Atatürk Demokratik bir Cumhuriyeti benimsemiştir. Ona göre; “demokrasinin tam ve en belirgin şekli Cumhuriyet’tir.” Bu cumhuriyeti gençlere emanet etmiştir. Böylelikle sürekli yenileşme ve çağdaşlaşma içerisinde olmasının yolunu açmıştır.
57 yıllık yaşamına; - 11 Savaş - 24 Madalya - 7 Nişan - 13 Kitap - 1 Ülke - Bugün itibariyle 84 Milyon özgür bir millet bırakmıştır.
Atatürk ve Cumhuriyet başlıklı bir değerlendirme şu ifadelerde gerçek anlamını 84 yıldan beridir kamuoyunda karşılığını bulmaktadır: “Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidâr kalacaktır!”