CHP’Lİ BÜLBÜL’DEN ADLİ YIL MESAJI
CHP Aydın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Süleyman Bülbül, yeni adli yılın açılışı ile ilgili yazılı açıklama yaptı.
CHP’li Bülbül yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: Gelişmiş bir demokrasiye ulaşmanın yolu, toplumda hukuka ve adalete duyulan güvenin en üst derecede olması ile mümkündür.
Ancak ne yazık ki; Adalete duyulan güvenin her geçen gün azaldığı vatandaşların giderek karamsarlığa kapıldığı günlerden geçiyoruz. Saray rejimi ve AKP iktidarı ülkemizde hukuk güvenliğini, hukukun üstünlüğünü ve bunlarla birlikte bağımsız yargıyı katletmiştir.
Adalet, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ile bunlar ise kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulanmasıyla hayata geçirilebilir.
Hukukun üstünlüğü ancak ve ancak tek adam rejiminden vazgeçilmesi halinde sağlanabilir. Hukukun üstünlüğünün söz konusu olmadığı yerde ekonomi gelişmez, toplumun refah seviyesi düşer, iktidar yandaşları servetlerine servet katarken vatandaş fakirleşir.
Yargının siyasallaştığı, hakim ve savcıların AKP’den milletvekili olmak için ter döktüğü bir ülkede hukukun üstünlüğünden değil ancak üstünlerin hukukundan söz edilebilir.
Üstünlerin hukukunda keyfilik esastır, adam kayırmaca ve kişiye özel yargılama vardır. Saray yargısı, vatandaşın adalete olan güvenini tuzla buz etmiştir. Yerel Mahkemelerde adalet bulamayan vatandaş AYM ve AİHM kapılarını aşındırmaktadır.
AİHM 2021 raporuna göre en fazla başvuru yapılan ülkeler sıralamasında Türkiye ikinci sıradadır. Anayasa Mahkemesince 2021 yılında 11 bin 830 ihlal kararı verilmiştir.
İhlal kararının verildiği başvuruların hak ve özgürlüklere göre dağılımında ise "adil yargılanma hakkının ihlali" 20 bin 84 ile ilk sıradadır. Hukukun üstünlüğü, ifade ve bilgi edinme özgürlüğü, cinsiyet eşitliği, devletin ekonomik büyüklüğü, hukuk sistemi gibi kavramların değerlendirildiği ve 165 ülkenin karşılaştırıldığı ‘’İnsani Özgürlük Endeksi” nde Türkiye 2020 yılında 119. sırada yer alırken, 2021 yılında 20 sıra gerileyerek 139. sırada yer almıştır.
Hukukun üstün olmadığı sistemde kamu hizmeti görevlendirmesinin yeterlilik ve başarı ölçütlerine dayandığı liyakat sistemi çöker. Liyakatın olmadığı kamu kurumlarında hizmet alamayan yurttaş CİMER’e mahkum kalır.
CİMER başvuruları son 2,5 yılda 15 milyona ulaşmıştır. İktidar CİMER başvurularının neden arttığı yahut vatandaşın sorunlarına çözüm bulup bulmadığı ilgilenmemekte aksine başvuru sayısının fazlalığı ile övünmektedir. Yargının en önemli ayaklarından biri de savunmadır. Bunu sağlayan tek meslek grubu da avukatlardır.
Her geçen gün artan fakülte ve mezun sayısı, hukuk fakültesinden mezun olan binlerce hukukçunun işsiz kalmasına yahut çok düşük maaşlara mahkum edilmelerine sebep olmaktadır.
Mesleğin bu şekilde itibarsızlaştırılması, hızla daralan meslek alanları, tayinler, izinler nedeniyle bitmeyen davalar yargının savunma ayağı olan avukatları mutsuzlaştırmakta, motivasyon kaybı yaşatmaktadır.
Kontrolsüzce artan dava sayısı, yıllarca devam eden yargılama nedeni ile iş yükleri çığ gibi büyüyen yargının olmazsa olmaz parçası adliye çalışanlarının da durumu farklı değildir.
Elbette bu zor günler geçecek. O günler için sürdürdüğümüz bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğü mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.
Bu düşüncelerle haksızlık ve hukuksuzluğa baş kaldıran hakimlerin, savcıların, avukatların ve yargı çalışanlarının yeni adli yılını kutluyorum.
Ancak ne yazık ki; Adalete duyulan güvenin her geçen gün azaldığı vatandaşların giderek karamsarlığa kapıldığı günlerden geçiyoruz. Saray rejimi ve AKP iktidarı ülkemizde hukuk güvenliğini, hukukun üstünlüğünü ve bunlarla birlikte bağımsız yargıyı katletmiştir.
Adalet, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ile bunlar ise kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulanmasıyla hayata geçirilebilir.
Hukukun üstünlüğü ancak ve ancak tek adam rejiminden vazgeçilmesi halinde sağlanabilir. Hukukun üstünlüğünün söz konusu olmadığı yerde ekonomi gelişmez, toplumun refah seviyesi düşer, iktidar yandaşları servetlerine servet katarken vatandaş fakirleşir.
Yargının siyasallaştığı, hakim ve savcıların AKP’den milletvekili olmak için ter döktüğü bir ülkede hukukun üstünlüğünden değil ancak üstünlerin hukukundan söz edilebilir.
Üstünlerin hukukunda keyfilik esastır, adam kayırmaca ve kişiye özel yargılama vardır. Saray yargısı, vatandaşın adalete olan güvenini tuzla buz etmiştir. Yerel Mahkemelerde adalet bulamayan vatandaş AYM ve AİHM kapılarını aşındırmaktadır.
AİHM 2021 raporuna göre en fazla başvuru yapılan ülkeler sıralamasında Türkiye ikinci sıradadır. Anayasa Mahkemesince 2021 yılında 11 bin 830 ihlal kararı verilmiştir.
İhlal kararının verildiği başvuruların hak ve özgürlüklere göre dağılımında ise "adil yargılanma hakkının ihlali" 20 bin 84 ile ilk sıradadır. Hukukun üstünlüğü, ifade ve bilgi edinme özgürlüğü, cinsiyet eşitliği, devletin ekonomik büyüklüğü, hukuk sistemi gibi kavramların değerlendirildiği ve 165 ülkenin karşılaştırıldığı ‘’İnsani Özgürlük Endeksi” nde Türkiye 2020 yılında 119. sırada yer alırken, 2021 yılında 20 sıra gerileyerek 139. sırada yer almıştır.
Hukukun üstün olmadığı sistemde kamu hizmeti görevlendirmesinin yeterlilik ve başarı ölçütlerine dayandığı liyakat sistemi çöker. Liyakatın olmadığı kamu kurumlarında hizmet alamayan yurttaş CİMER’e mahkum kalır.
CİMER başvuruları son 2,5 yılda 15 milyona ulaşmıştır. İktidar CİMER başvurularının neden arttığı yahut vatandaşın sorunlarına çözüm bulup bulmadığı ilgilenmemekte aksine başvuru sayısının fazlalığı ile övünmektedir. Yargının en önemli ayaklarından biri de savunmadır. Bunu sağlayan tek meslek grubu da avukatlardır.
Her geçen gün artan fakülte ve mezun sayısı, hukuk fakültesinden mezun olan binlerce hukukçunun işsiz kalmasına yahut çok düşük maaşlara mahkum edilmelerine sebep olmaktadır.
Mesleğin bu şekilde itibarsızlaştırılması, hızla daralan meslek alanları, tayinler, izinler nedeniyle bitmeyen davalar yargının savunma ayağı olan avukatları mutsuzlaştırmakta, motivasyon kaybı yaşatmaktadır.
Kontrolsüzce artan dava sayısı, yıllarca devam eden yargılama nedeni ile iş yükleri çığ gibi büyüyen yargının olmazsa olmaz parçası adliye çalışanlarının da durumu farklı değildir.
Elbette bu zor günler geçecek. O günler için sürdürdüğümüz bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğü mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.
Bu düşüncelerle haksızlık ve hukuksuzluğa baş kaldıran hakimlerin, savcıların, avukatların ve yargı çalışanlarının yeni adli yılını kutluyorum.