TARİHTE BUGÜN
İşçi sınıfına sağ gösterip sol vurulan dönem
11 Haziran sabahından herkese günaydın...
Yaz kendisini iyiden iyiye hissettiriyor; havalar ısınmasıyla pandemiye rağmen tatil rüyalarına dalıyoruz.
Peki tatil, turizm, kamp, otel gibi kavramların hayatımıza 1936'da bugün, Fransa’da sol partilerin oluşturduğu, Halk Cephesi adı verilen koalisyon hükümeti zamanında kabul ettirilen bir yasa sayesinde girdiğini hatırlıyor muyuz? 11 Haziran 1936'dan önce yıllık ücretli izin diye bir hakkımız yoktu. Faşizmin kasıp kavurduğu Avrupa’nın ortasında, Fransa’daki işçi sınıfının muazzam kalkışması, genel grevi ve fabrika işgalleri sayesinde haftalık çalışma süresi hiçbir ücret kaybı olmadan (hatta zam da alınarak) bir gün azaltılarak 48 saatten 40'a düşürüldü.
Olaylar doruk noktasına Mayıs 1936 seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ulaşmıştı. 24 Mayıs 1936’da, 1871 Paris Komünü’nde ölenlerin anısına yapılan törene o güne kadar görülmemiş bir kalabalık, 600 binin üzerinde insan katılmış ve göstericiler komünarların kurşuna dizildiği bölgeye doğru yürümüştü.
4 Haziran’da hükümet kurulmuştu, ancak sendikaların olmadığı yerlerde bile grevlerin patlak vermesi denetimi giderek zorlaştırmaya başlamıştı. Durumun belirsizliği karşısında aba altından sopa göstermek için Fransa'nın ilk sosyalist başkanı Léon Blum, “Sendikal örgütlenmeye yabancı ve şüpheli grupların sızdığı yönünde duyumlarımız var” demiş ve ardından Lutte Ouvrière gazetesine el konmuş ve yöneticileri kovuşturulmuştu.
FKP önderi Thorez de, “İşçi sınıfını tehlikeli bir maceraya sürüklemek üzere harekete sızan şüpheli unsurlar”a dikkati çekmişti.
Thorez, iktidarı almanın sözkonusu olmadığını söylemekle kalmayıp “Bir grevi sonlandırmayı bilmek gerekir” diyerek tavrını açıklamıştı.
Bundan sonra Halk Cephesi’nin kurucuları arasında başından beri varolan bir takım anlaşmazlıklar, Temmuz 1936’da İspanya İçsavaşı’nın patlak vermesiyle iyice su yüzüne çıkacak; Halk Cephesi’nin iki yılı, Haziran 1936’yı gerçekleştiren işçi sınıfının gücünü söndürecekti.
Aşırı sağın saldırıları karşında Blum'un yerini radikal Daladier'ye bırakmasıyla yeniden 48 saatlik iş haftasına geri dönülecekti. Fransa'yı sarsan 5 yılı Masis Kürkçügil'den okuyabilirsiniz.
Günün müziği, aynı topraklarda 1950-60'lı yıllarda "Tour de France"a bir arabanın üzerinde akordeonuyla eşlik eden, 2018'de bugün hayatını kaybeden çok renkli bir figürden: Dünya Akordeon Şampiyonu Yvette Horner'den...
İş dünyasından uyarı: "Paris İklim Anlaşması'nı onaylayın"
TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu’na sunum yapan TOBB ve TÜSİAD, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması'nı onaylamasını istedi.
İş dünyası temsilcileri Ankara'nın Paris İklim Anlaşması'nı onaylamayan tek G20 ülkesi olduğuna dikkati çekti ve bu nedenle serbest ticaret anlaşması bile imzalayamayacak konuma gelindiğinin altını çizdi.
TOBB adına konuşan Sektörler ve Girişimcilik Daire Başkanı Ahmet Saygın Baban, "Türkiye’nin İklim Anlaşması’nın dışında kalması demek, aslında dünyanın dışında kalması anlamına geliyor" diyerek anlaşmanın önemini vurguladı.
Ülkelerin dış politikalarını İklim Anlaşması'na göre şekillendirdiğine dikkat çeken Baban, Ankara'nın anlaşmaya onay vermemesi halinde, yurtdışından finansman bulma ve finansmana erişim konularında zorluklar yaşanabileceğini ifade etti.
Baban, iş dünyasının karbon vergisiyle, artabilecek finansman maliyetleriyle ve rekabet gücü kayıplarıyla karşı karşıya kalacağına da dikkati çekti. TÜSİAD da Paris İklim Anlaşması'nın 1 Kasım'da başlayacak BM İklim Değişikliği Konferansı'ndan önce onaylanması gerektiğini belirterek, yeni finansman kaynaklarının buradan geldiğini ifade etti.
İş dünyası temsilcileri Paris İklim Anlaşması'yla birlikte küresel ekonomide de değişimler yaşandığına da dikkat çekti.
Birçok küresel firmanın, ürünlerde geri dönüştürülmüş malzeme miktarına dikkat ettiğini ve bunu talep ettiğini dile getiren iş insanları, Türkiye'nin de bu sürecin bir parçası olması gerektiğini savundu.
İş insanlarına göre bunun için kalkınma ajansları ve yerel yönetimlerin desteği ile ticaret ve sanayi odaları bünyesinde yeşil dönüşüm ofisleri oluşturulabilir. Türkiye, 22 Nisan 2016'da imzaladığı anlaşmayı henüz onaylamadı. 191 ülkenin taraf olduğu anlaşmayı Türkiye ile birlikte onaylamayan ülkeler Eritre, İran, Irak, Libya ve Yemen...
Türkiye neden Paris Anlaşması'nı onaylamıyor? 2019'da Rusya'nın da Paris Anlaşması'nı onayladığını açıklamasının ardından, Türkiye anlaşmayı onaylamayan tek G20 ülkesi olmayı sürdürüyor. Bunun gerekçesi olarak da iklim krizi üzerindeki tarihsel sorumluluğunun "yok denecek kadar az" olmasını gösteriyor.
Hangi ülkelerin daha fazla sorumlu olduğunun hesaplanması kolay olmasa da Türkiye, mevcut oranlara bakıldığında en çok emisyona sahip 20 ülkeden biri olarak öne çıkıyor; dünya çapındaki enerjinin yüzde 1'ini tüketiyor; kişi başına düşen emisyon miktarı da giderek artıyor. Ayrıca Paris Anlaşması altında bu hakkaniyet tartışmasının önemi de azaldı.
Çünkü bütün ülkeler sorumlulukları ölçüsünde kendi belirledikleri oranlarda katkıda bulunuyorlar. Yetkililerin yaptıkları açıklamalara göre Türkiye'nin şikayetçi olduğu konulardan bir diğeri ise, iklim fonlarına ulaşamamak. Türkiye bunun için gelişmiş ülkeleri kapsayan Ek-1 listesinden çıkarak, ağırlıklı olarak az gelişmiş ülkelerin ve ada devletlerinin uyum eylemleri için kullanması planlanan Yeşil İklim Fonu'ndan yararlanması gerektiğini savunuyor.
Gelişen ülkelere yıllık toplam 100 milyar dolar kaynak aktaracağı vadedilen bu fonda henüz 10 milyar toplanmış olması ise daha fazla ihtiyacı olan ülkelerin yanında Türkiye gibi yenilenebilir enerji potansiyeli yüksek ülkelerin kaynak talebinin tepki çekmesine neden oluyor.
Türkiye'nin rüzgar ve güneş gibi enerji üretim seçenekleriyle ek kaynağa ihtiyaç duymadan kömürden daha ucuza enerji üretebilmesi bir yana Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası, Fransız Kalkınma Ajansı, UNDP, Alman Yatırım Bankası, Avrupa Yatırım Bankası ya da Dünya Bankası gibi pek çok kurum aracılığıyla iklim finansmanına erişimi var.
2013-2016 arasını inceleyen bir çalışma, AB kurumlarının iklim fonlarından en fazla yararlanan ülkenin Türkiye olduğunu ortaya koyuyor (senede ortalama 667 milyon euro).
Bazı araştırmalar, yüzde 70'lere varan oranda enerjide dışa bağlı olan Türkiye'nin anlaşmaya taraf olmasının ekonomik yük getirmesi bir yana, millî gelirini yüzde 7 artırmasına, istihdam potansiyelini katlamasına neden olacağını gösteriyor. Paris Anlaşması’nı onaylayan ülkelerin halihazırda verdikleri taahhütler dünyayı bugüne kıyasla yaklaşık 2,6 derece daha sıcak bir gezegen yapacak.
Oysa krizi kontrol altında tutabilmemiz için ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 1,5 dereceyle sınırlandırmamız, en kötü ihtimalle 2 derecenin altında kalmasını sağlamamız gerekiyor. Bunun için 34 ülke karbon nötr olma hedefini ulusal hukuk çerçevesine yerleştirdi.
AB, 2030'a kadar emisyonlarını %55 azaltmayı ve 2050'ye kadar da karbon nötr olmayı hedefliyor. Çin, 2060 için karbon nötr olma hedefini; Paris Anlaşması’na geri dönen ABD ise 2050'ye kadar karbon nötr olma, 2035'te ise elektrik üretimi sektörünü karbonsuzlaştırma hedeflerini açıkladı. İklim krizinden en çok etkilenecek coğrafyalardan birinde bulunan Türkiye ise 2030’a kadar emisyonlarını iki katına çıkarmayı planlıyor, 2050 için ise bir karbonsuzlaşma hedefi yok.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, HDP'nin kapatılmasını talep eden iddianame hakkında bilgi verdi. İddianamede 451 HDP'linin siyaset yapmasının yasaklanması istendi,
HDP'nin banka hesaplarına tedbir konulması talep edildi. İddianamede geçen isimleri açıklamaktan kaçınan Şahin, AYM'nin 15 gün içinde karar vermesini beklediğini de ifade etti.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, iddianamenin bir siyasî tasfiye operasyonu ve intikam hamlesi olduğunu söyledi.
Davanın 7 Haziran'da açılmasının da bir mesaj olduğunu ifade eden Sancar, "Bu davanın tamamen siyasi nitelikte olduğunun en önemli kanıtlarından biri başsavcılığın 7 Haziran’ı seçmiş olmasıdır" ifadelerini kullandı.
TÜİK Nisan'da işsizliğin 0.9 puan artarak %13.9'a yükseldiğini açıkladı.
Ülke genelindeki işsiz sayısı Mart'a göre 275 bin kişi artarak 4 milyon 511 bin kişiye ulaştı.
İstihdam edilenlerin sayısı da bir önceki aya göre 193 bin kişi azaldı; istihdam oranı %44.2'ye geriledi. TÜİK verilerine göre geniş tanımlı işsizlik ise yüzde 27,4'e yükseldi.
Karapara aklama suçlamasıyla aranan Sezgin Baran Korkmaz'ın eski ortağı Bereket Öner, Korkmaz'ı suçladığı ifadesini değiştirmediği için vurulduğunu söyledi. 29 Nisan'da silahlı saldırıya uğrayan Öner, bacağına isabet eden 2 kurşunla yaralanmıştı.
Öner, verdiği ifadede saldırının arkasında Korkmaz'ın olduğunu öne sürdü; Korkmaz'ın avukatının, ifadesini değiştirmesi için kendisine teklifte bulunduğunu ifade etti.
Sedat Peker, Sezgin Baran Korkmaz'ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüştüğünü ve bu görüşmenin hemen ardından yurtdışına çıktığını iddia etmişti.
Organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker'in videolarında sıkça ismi geçen Memleketçi Sanayici ve İş Adamları Derneği (MİSİAD) Başkanı Feridun Öncel gözaltına alındı.
Şanlıurfa'da gözaltına alınan Öncel sorgulanmak üzere İstanbul'a gönderildi. Ağrı Mollakara'da piyasa değeri 1.2 milyar dolar olan 20 ton altın ile değeri 2.8 milyon dolar olan 3.5 ton gümüş rezervi tespit edildi.
İstanbul Şişli'de 6 adet BioNTech aşısı satmak isteyen bir kişi ve bu aşıları almak isteyen bir eczacı polis tarafından yakalandı. Şüphelinin bir poşet içinde taşıdıkları aşıları nasıl temin ettiği konusunda açıklama yapılmadı.
Şili'de erkek şiddetine karşı başlayıp birçok ülkeye yayılan #LasTesis adlı danslı protesto eylemi için 8 Aralık 2019'da Kadıköy'de toplandıkları sırada gözaltına alınan 6 kadın, 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılandıkları davada beraat etti.
Adliye önünde açıklama yapan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, “Suç işleyenler İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamayanlardır" dedi.